Kelime | Anlamı | Sayfa |
admonition | uyarı, ihtar, tembih | 113 |
ail | rahatsız etmek, sıkmak, hasta olmak | 214 |
alibi | özür, mazeret | 27 |
apex | doruk, zirve, tepe, uç | 193 |
ascendancy | üstünlük, egemenlik, hüküm sürme, itibar | 28 |
aspire | yüksek bir gaye edinmek, arzu etmek, talip olmak | 97 |
assert | söylemek, iddia etmek, ileri sürmek, savunmak | 232 |
asylum | sığınak, barınak, akıl hastanesi, himaye, koruma, iltica | 220 |
avaricious | para canlısı | 206 |
awe | korku | 14 |
awe | korku, huşu, saygıyla karışık korku, haşmet | 181 |
bait | yem, olta yemi, cezbeden şey, cezbetme, kandırma | 217 |
belated | gecikmiş, geç kalmış. | 145 |
bicker | atışmak, tartışmak, çekişmek | 178 |
bum | serseri, aylak, otlakçı | 209 |
burden | ana fikir, yük, sorumluluk | 97 |
cater | sağlamak, temin etmek, hitap etmek | 229 |
checkerboard | dama tahtası. | 234 |
chum | ahbap, arkadaş | 212 |
clam | istiridye | 209 |
cling | yapışmak, sarılmak, bağlanmak, sadık kalmak, tırmanmak | 234 |
compromise | uzlaştırmak, anlaşmak, gölge düşürmek, riske atmak | 231 |
conceivable | akla uygun, kavranabilir, makul, düşünülebilir | 206 |
connotation | çağrışım, yananlam | 138 |
construe | yorumlamak | 107 |
consummate | tamamına erdirmek, mükemmelleştirmek | 54 |
contentment | memnuniyet, hoşnutluk | 7 |
contraption | acayip alet, mekanizma, zamazingo, zımbırtı | 230 |
convention | toplantı, kongre, toplama | 51 |
conventional | geleneksel | 102 |
corroborate | doğrulamak, onaylamak | 174 |
coy. | military abbreviation for company | 53 |
Croesus | servetiyle ünlü Lidya kralı, Krezüs, para babası, karun | 231 |
debauch | ayartmak, baştan çıkarmak | 98 |
deceit | hilekar, aldatıcı | 213 |
deed | iş, eylem, fiil, kahramanlık | 213 |
dementia praecox | akıl hastalığı, kişilik bölünmesi, bunaklık, şizofreni | 217 |
detrimental | zararlı | 172 |
devour | oburca yemek, yalayıp yutmak, bir çırpıda bitirmek | 222 |
disguise | kılık değiştirmek, kimliğini gizlemek | 10 |
dissipate | dağıtmak, yaymak, boşa harcamak | 172 |
divest | soymak, çıkarmak, görevden almak, mahrum etmek | 194 |
divine royalty | tanrısal, ilahi kraliyet, krallık, hükümdarlık | 230 |
docile | uysal | 14 |
dune | rüzgârın yığdığı kum tepeciği | 108 |
electrocute | elektrikle idam etmek | 221 |
elusive | kaçamaklı, yakalanması zor, akla gelmeyen, anlaşılmaz, kaypak | 158 |
endeavor | yapmaya çalışmak; gayret etmek, çalışmak | 99 |
ephemeral | bir gün devam eden; ömrü kısa olan, geçici | 78 |
extravagate | başıboş dolaşmak; müsrif olmak, haddi aşmak | 233 |
extricate | kurtarmak, çıkarmak,açmak, ayırmak | 158 |
far-flung | uzaklara yayılmış | 19 |
fearenza | Zihinsel hastalık | 221 |
fever | ateş, telaş | 11 |
fiddle around | aylaklık etmek | 53 |
filth | pislik, kir, açık saçıklık | 151 |
flock | sürü, kalabalık, yığın, cemaat | 228 |
foe | düşman, hasım, rakip | 23 |
forfeit | bedel, ceza olarak kaybetme, kaybetmek | 224 |
freight | taşıma, nakliye, yük, navlun, taşıma ücreti | 9 |
futile | boş, nafile, beyhude | 226 |
gratis | bedava, parasız, gereksiz yere, sebepsiz | 212 |
groom | tımar etmek, taramak, yetiştirmek, hazırlamak, giyinmek | 102 |
gruesome | korkunç | 126 |
heed | dikkat etme, önemseme, aldırma, kulak verme | 183 |
hexing | büyü, nazar, uğursuzluk | 215 |
hither and yon | her yerde, orda burda, | 223 |
hog-tie | elini kolunu bağlamak | 111 |
hunch | önsezi | 193 |
imbed | yerleştirmek, gömmek, oturtmak, kafasına sokmak | 223 |
imponderable | tartılamaz, ölçülemez, tahmin edilemez | 15 |
indecision | kararsızlık, tereddüd | 234 |
induce | ikna etmek, kandırıp yaptırmak, teşvik etmek; sevketmek; sebep olmak | 96 |
inertia | hareketsizlik, süredurum, dinginlik, tembellik, uyuşukluk | 140 |
inferior | aşağı derecede, aşağı, alt, ast, değersiz | 229 |
interfere | karışmak, girişmek, müdahale etmek, araya girmek | 216 |
kindle | yakmak, tutuşturmak, alevlendirmek | 30 |
kinship | akrabalık, yakınlık, benzerlik | 151 |
lust | tutku | 11 |
mastoid | şakak kemiğinin mastoid çıkıntısı | 32 |
molest | taciz etmek, sarkıntılık etmek, el: elle rahatsız etmek | 222 |
mow | biçmek | 10 |
nag | dırdır etmek, başının etini yemek, kusur bulup durmak | 226 |
nebulous | bulutlu, dumanlı, bulanık; karışık | 78 |
oak | meşe | 28 |
obstinate | inatçı, direngen | 128 |
ostentation | gösteriş, gereksiz gösteriş | 97 |
outset | başlangıç | 101 |
outwit | kurnazlıkla yenmek | 31 |
pang | sancı, sızı, acı | 219 |
peddle | kapı kapı/sokak sokak dolaşarak satmak | 99 |
persecute | eziyet etmek, acı çektirmek, işkence etmek | 162 |
pet | ev hayvanı, evcil hayvan, sevgili, gözde | 234 |
picayune | önemsiz, beş paralık, adi | 52 |
plaintiff | davacı, şikâyetçi | 207 |
pledge | söz, yemin, ant; rehin; taahhüt | 32 |
pluck | yolmak, çalmak, koparmak, toplamak | 30 |
polygamous | çok eşli | 178 |
prerogative | ayrıcalıklı, imtiyazlı | 229 |
probation | deneme süresi | 100 |
pull | etki, nüfuzlu olma, torpil, kayırma, arka çıkma, iltimas | 231 |
queer | tuhaf, acayip, garip, antika, kaçık, çatlak, rahatsız | 162 |
racketer | gürültücü, şamatacı | 97 |
remould | yeniden şekillendirme | 27 |
resentment | kızma, gücenme, darılma | 96 |
retaliation | öç, misilleme, dişe diş | 53 |
retrospect | geçmiş şeyleri hatırlama, geçmişi düşünme | 33 |
scanty | çok az, kıt | 30 |
scoff | tahkir etmek, alay etmek, eğlenme | 29 |
scorn | hor görmek, küçümsemek | 27 |
spasmodic | istikrarsız, kasımlı | 139 |
squander | boşa harcamak, israf etmek, saçıp savurmak | 230 |
squarely | dürüstçe | 207 |
stampede | ürküterek kaçırmak, korkutarak dağıtmak | 51 |
steadfast | 1. sadakatli, sadık.2. sabit, değişmeyen | 54 |
stupendous | harika | 3 |
subsidy | para yardımı | 98 |
surmount | halletmek, üstesinden gelmek, yenmek, aşmak | 5 |
susceptible | hassas, duyarlı, alıngan, duygulu | 183 |
swarm | sürü, yığın | 197 |
thrift | azla yetinme, tutumluluk, idare | 208 |
thy | eski senin | 30 |
toss | havaya atma, fırlatma, yazı tura atma | 223 |
trait | özellik, kişisel özellik | 231 |
transmutation | hal değiştirme | 111 |
tug | çekmek, asılmak, sürüklemek, uğraşmak | 149 |
vanity | değersizlik, boşunalık, kurum, gösteriş | 112 |
Viktrola | bir çeşit gramofon | 32 |
vile | alçak, değersiz, adi, rezil, aşağılık, iğrenç | 234 |
volubly | akıcı | 55 |
wiseacre | çokbilmiş, ukâla, bilmiş | 162 |
woolly | 1. yün gibi, yüne benzeyen.2. çok tüylü.3. net olmayan, belirsiz | 27 |
worryitis | Zihinsel hastalık | 221 |
Thursday, August 29, 2013
Düşün ve Zenginleş (Think and Grow Rich) - Kelimeler
Düşün ve Zenginleş (Think and Grow Rich) kitabını İngilizce okuyanlar için faydalı olacak kelimeler:
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment